Türkçe Şarkı Sözleri Blogspot

İnternet'de arayıp bulacağınız bütün şarkı sözleri

Eğlenceli interaktif Şarkı Sözleri Bloğu

İnternet'de arayıp bulacağınız bütün şarkı sözleri

Arama butonumuzdan istediğiniz şarkı sözü 'nü ara!

İnternet'de arayıp bulacağınız bütün şarkı sözleri

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

Dizi-Film Yorumu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Dizi-Film Yorumu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Haziran 2017 Çarşamba

STRONG WOMAN DO BONG SOON - K-drama Yorumu

STRONG WOMAN DO BONG SOON -GÜÇLÜ KADIN DO BONG SOON - 힘쎈 여자 도봉순 


Kırmızı yazılar SPOI içeriklidir. SPOI yemek istemeyenler atlayabilir.

Herkese merhabalar,
Bu yazımda bir diğer Kore dizisi Strong Woman Do Bong Soon'dan bahsedeceğim. 2017 yılı yapımı bu dizinin başrollerini Park Bo-Young ve Park Hyung Shik paylaşıyor.
Bir diğer oyuncu da Ji Soo. Onu da çoğu diziden tanıyor olabilirsiniz. Moon Lovers ve Sassy, Go Go da tanımıştım kendisini. Park Hyung Shik, The Heirs da Kim Woo Bin'in okuldan arkadaşı rolündeydi. Bilmeyenler şoka girdi şuan  ㅅ.ㅅ

İzlerken çok eğlendiğim bir dizi. Eğlencenin yanı sıra korku ve üzüntüyü de bir arada yaşatan bir dizi. Başroldeki kızın tatlılığı diziyi daha da sevimli kılıyor başrolü paylaştığı Park Hyung Shik'te sevimli tavırlarıyla geri kalmıyor tabii 

Peki dizinin konusu nedir?

Ailedeki kadınlara bahşedilmiş güç nesilden nesile devam ederken baş rolümüzde bu güçlü kadınların kaderine ortak olur. Elini attığı yeri kırıp dökebilecek kavga ettiği insanları hastanelik edebilecek bir güçte olan Do Bong Soon, bu gücünü yıllar boyunca saklamaya çalışmıştır. İnsanların vereceği tepkiden endişelendiği için hoşlandığı çocuktan bile saklamak zorunda kalmıştır.

Bir gün yolda giderken karşılaştığı haksız duruma mani olup da servis şoförünün dayak yemesine engel olabilmek için gangsterlere uyarıda bulunur. Dikkate alınmayan Do Bong Soon gücünü ortaya çıkarır ve olan olur. Ahn Min Hyuk olanları şans eseri görür ve herkes soluğu karakolda alır. 

Kırmızı yazılar spoiye kaçacağından isterseniz önce diziyi izleyin sonra okumaya devam edin :)

Dizi Yorumum

Diziyi büyük bir keyifle izledim. Sınav haftamda olmama rağmen zaman ayırıp bir şekilde bitirebildim. Demem o ki, of püf bitse artık denilecek bir dizi değil bana kalırsa.

Hele ki Do Bong Soon'u, minik fındık faresi gibi bir oyuncuyu sabah akşam bıkmadan izlerim. Sevimlilik abidesi resmen.

Dizi de korku sahneleri de var, ya da gerilim sahnesi diyelim. Kızların en büyük korkularından bir tanesi de gece sokakta tek başına yürümek zorunda kalmak. Dizi de bu konuya baya bi değinilmiş. Bu sebeple o sahnelerde ürpermedim değil. İçim acıdı, kendimi oyuncuların yerine koyarak izlediğim için sanırım.

Karakterlerin uyumu kimyası harika, ikinci erkek sendromu yaşayanlar var mıdır bilmem ama bence o kadar da sendromlu bir dizi değildi. Her şey tadındaydı güzeldi heyecanlıydı. Açıp tekrar izleyesim geldi şuan -.-

En beğendiğim sahnelerden bahsedeyim biraz da; fazlasıyla SPOI içerir.

-Ahn Min Hyuk'un, Do Bong Soon'u gücünü kontrolsüz kullanmaması için eğitmesi. Bong Soon'un etrafı kırıp döküpte sonradan attığı mahcup bakışlar :D

-Bong Soon'un adamları hastanelik etmesi. Hastanedeki diyaloglar komediydi. Bir ben böyle düşünmüyorumdur eminim :D


(bonus olarak sekreterinde hastanelik olması asdfgh)

-Chopstick sahnesi Bong Soon'un Mr. Oh'a hediye olarak chopsticki kıvırarak bileklik yapması

(asdgghhja)

-Min Hyuk kolundan yaralandığında Bong Soon'un kucaklayarak taşıması, hele ki parkın ortasında. Dizide çalan şarkı da efsane uyumluydu. -Whitney Houston - I will always love you



-Parkta Bong Soon'a kafa tutan çocuklara Bong Soon ne yapar? Dönme dolaba bindirir :D Bu sahne favorilerim arasında.

-Do Bong Soon ve Ahn Min Hyuk'un birbirlerine sevimli muameleleri bakınız tıktık !!

-Sekreterin Bon Soon'un oyunundaki karakterlerden birine benzediklerini anladıkları an. 

-Ben senin oppanım muhabbeti. Min Hyuk aa CEO Ahn??

-Piknik sahnesi

-Snowda birbirlerine gönderdikleri kısa videolu sahne ^-^

-Bomba sahnesi güzel çekilmiş bana kalırsa. Oradaki kavuşma ve hissettirilen duygu güzeldi.


(Bu sahne üzdü.)

-Finalde katili yakaladıkları sahne. Sevilesi güzel bir sahne ^-^



-Finalde ikiz bebeklerin doğması, bakıcı krizi

Bu sıralama uzar gider, aklıma gelenler şimdilik bu kadar.


En çok üzüldüğüm ve korktuğum sahneler

-Her kadının kaçırılma sahnesinden etkilendim gerçekten. Üzüldüm, kendimi onların yerine koydum ve gerçekten dizi bu üzüntüyü hissettirebiliyor karşı tarafa. Kore gibi güvenliği yüksek bir ülke de bile bu tür olayların yaşanabileceği gerçeğini tokat gibi vuruyor yüze kısacası.


(Adam rolünün hakkını vermiş. Gerçekten ürkütücü.)

-Ahn Min Hyuk kendisini öldürmek isteyen kişinin en güvendiği abisi olduğunu öğrendiği sahneyi güzel oynamış. Öyle olduğunu tahmin etmiştim belki farklı sonuçlanır diyordum ki şaşırtmadı.

-Do Bong Soon'un arkadaşının iki kez kaçırılması. İkincisinin olacağını çoğu kişi anlamıştır zaten bu da beklendik bir durumdu yine de üzdü.

-Katilin Bong Soon'la mesajlaşması. Bong Soon'un arkadaşının telefonunu kullandığından her kötülüğü planlayabilecek olduğunu düşünmek fazlasıyla gericiydi.

-Bong Soon'un, arkadaşının kaçırıldığını anladığı an.



-Do Bong Soon'un arkadaşını kurtarmaya çalışırken katilin oyunu yüzünden gücünü kaybetmesi.

-Ahn Min Hyuk'un bıçaklandığı sahne. (Neyse ki fazla derin değilmiş :D )

-Finalde kaçırılan kızların akıl sağlığının bozulması sebebiyle tedavi görmeleri.

----

Sizler diziyi nasıl buldunuz? 
İzlemediyseniz umarım ilginizi çekmesini sağlayabilmişimdir  ㅅ.ㅅ

Sizlerin en beğendiği sahneler nelerdi? Bizimle paylaşmak isterseniz yoruma yazabilirsiniz. 

İzlemediyseniz koşun izleyin koşun!! Pişman olmazsınız :)

Bir sonraki yazımda görüşmek üzere hoşçakalın !!

Yazımı beğendiyseniz +1'lemeyi ve blogumu takip etmeyi unutmayın desteğinizi bekliyorum :)







11 Haziran 2017 Pazar

HEALER- K-drama yorumu

HEALER - ŞİFACI - 힐러


Kırmızı yazılar SPOI içeriklidir. SPOI yemek istemeyenler atlayabilir.

Başlayıp başlamamakta kararsız kaldığım, ilk bölümü izledikten sonra da kafa karışıklığı sebebiyle devam edip etmemek arasında kaldığım, bittiğinde ise en beğendiğim diziler arasına giren müthiş bir aksiyon dizisi. Aksiyonla beraber aşkta var, eğlenceli sahnelere de yer verilmiş.

Ji Chang Wook'u ilk bu dizi de izledim. K2'yi duymuştum ama izlememiştim. İlk tercihim Healer'dan yana oldu ve iyi ki izlemişim diyorum. İzleyin izlettirin pişman olmayacaksınız.

Peki bu dizinin konusu nedir?

Healer yani şifacı gece kuryeliği yapmaktadır. Yüzünü bile görmediği hacker bir ajummayla birlikte çalışmakta ve yasal olmayan bir şekilde müşterileri için bilgi toplamaktadır. Bir gün aldığı yeni bir iş için çalışırken işin gerçek yüzünü görür ve Chae Young-Shin'i yakından korumaya başlar. İnternet muhabiri olarak çalışan Young-Shin'in yanında işe girer ve ikili daha da yakınlaşır. Çözmeye çalıştıkları dava da kendi geçmişlerini bulurlar ve derine indikçe işin gerçek yüzü ortaya çıkar. Bununla beraber başları büyük bir derde girer.

Dizi Yorumum

Oyunculuğun had safhada olduğu bir dizi. Rolleri o kadar benimsemişler ki başka dizi de bu oyuncuları izlesem inandırıcı gelmeyecek sanki diye düşünmeye bile başlamıştım. Aksiyon sahnelerinde Ji Chang Wook yeteneğini konuşturmuş, coolluğunu ağzınız açık izleyebilirsiniz o derece etkileyici sahneleri var.

Kötü karakterler tabii ki yine var. Hele ki Kore dizilerinin kötülerine alıştıysanız pekte yabancılık çekmezsiniz. Siyasi güce sahip olan kötü karakterler birçok yerde ana karakterlerin elini kolunu bağlıyor. Diziyi müthiş kılansa ana karakterlerin başlarına örülen çoraptan büyük bir ustalıkla kurtulması.

Dizide ki ajumma rolün en çok hakkını verenlerden. Başka birisini düşünemiyorum yerine. The Heirs da Park Shin Hye'nin annesi rolünde oynarken tanımıştım kendisini.

Dizide ki ünlü muhabirin ana karakterlerle bağlantısını gördüğünüzde dizinin kurgusunun üzerinde baya bi kafa yorulduğunu anlayacaksınız. Hiçbir yerde öf pöf sıkıldım dedirtmiyor.

En beğendiğim sahnelere gelecek olursam( SPOI içerir.)

- Healer'in kendisini Young-Shin'in babasına tanıttığı sahne.

- Healer'in ajummayı gördüğü sahne.

-İzleyen herkesi eriten, Young-Shin'in Healer'in evindeyken geçirdikleri tatlımsı sahneler. Healer'in tatlılığı sahneyi defalarca başa sarmaya sebep oluyor.

-Young-Shin'in Healer'i her kurtardığında Healer'in bıyık altından anlamlı gülümsemesi. Çift karakterli oynuyordu adam resmen ㅅ.ㅅ

-Young-Shin'in telefon kulübesinde Healer'la konuşması.

-İçeri alınmadıkları basın toplantısına kılık değiştirerek girmeleri.

-Healer'in yüzünü göstermeden Young-Shin ile birlikte film izlemesi.

-Havaalanında baştan planlamış oldukları numaradan öldürme sahnesi.

-Finalde Healer'in fotoğrafçılığı :)

Beni derinden etkileyen sahneler

-Young-Shin'in gerçekleri öğrendikten sonra Healer öğrenirse gider diye korktuğundan bir şey bilmiyormuş gibi davranması.

-Healer'in ustasının kendisini feda etmesi ve bu durum karşısında Healer'in yıkılması.

-Healer'in ünlü muhabire amca diyebilmesi.

-Healerin Pasifik'te bir ada alıp yerleşmek istemesinin sebebinin çocukluğunda oynadığı oyundan kaynaklanması.

Dizideki en beğendiğim sözlerden birisi de:

Sevmediğim şeyler; Beni sevdiğim şeylerden uzak tutan her şey.
---

Sizler diziyi nasıl buldunuz? İzlemediyseniz umarım ilginizi çekmesini sağlayabilmişimdir. Böyle bir dizi kaçmaz mutlaka izleyin :)

Beğendiğim sahneleri yazarken izlediğim anlara gidiverdim sanki. Tekrar izleyesim geldi. Biraz daha zaman geçsin belki tekrar izlerim. ㅅ.ㅅ

Sizlerin en beğendiği sahneler nelerdi? Bizimle paylaşmak isterseniz yoruma yazabilirsiniz.

Sonraki dizi yorumum Strong Woman Do Bong Soon olacak. Şimdilik hoşçakalın!!

Yazımı beğendiyseniz +1'lemeyi ve blogumu takip etmeyi unutmayın desteğinizi bekliyorum :)







2 Haziran 2017 Cuma

GELİŞ - ARRIVAL -Film Önerisi

Merhabalar
Bugünkü yazımda bir bilim-kurgu filmi tanıtmak istiyorum.
En zevk alarak izlediğim filmler kategorisi bilim kurgu. Zihni zorlayan sahneler üstünde düşünülmesi gereken senaryolar bilim kurgu filmlerini daha çekici kılıyor gözümde. Hele konu uzaysa !!

Not: Spoiler kırmızı renkli yazılı.Spoi yemek istemeyenler okumasın.


Filmimizin adı Geliş. İngilizcesi Arrival. Bilim kurgu filmi ve konusu uzaylılar.
Uzayda yaşamın varlığını araştıran bilimcilerin aksine Dünya'da kurtuluşu arayan uzaylıların varlığını düşünün. Uzaylılar Dünya'ya geldiğinde iletişime geçmeye çalışacaklardır, bunu da göz ardı etmemek gerek. Dünya üzerinde yüzlerce dil varken uzaylılarla anlaşabilmek için bu diller yetersiz kalıyorsa ne yapılmalı?

Film tamda bu konu üzerinde. Dil bilimci Dr. Louise'ten yardım istenmesi üzerine Dr. Louise uzaylılarla iletişime geçebilmek için uzay aracına ekiple birlikte gider. Çabaları sonucu uzaylılarla anlaşabileceği yöntemlerin varlığına çevresindekileri inandırır ve uzaylılara dil öğretmeye başlar. Resim gösterir ismini söyler ve buna karşılık uzaylıların gösterdiği simgelerle bu isimleri bağdaştırır. Bilgisayar üzerinde bu çalışmasını ilerleterek çevirileri hızlandırır.

Filmde ara ara geçmişe gidildiğini göreceksiniz. Daha doğrusu ben öyle sanmıştım. Tabi aslında bu durum tam tersi. Bunun sebebi de uzaylıların dil bilimciye vermiş oldukları bir hediye. Geleceği görebilme.

Gelenler düşman mı yoksa farklı bir amaçları mı var? Bu durum uzun tartışmalara sebep olur. Gelişmiş ülkeler bu konu sebebiyle iletişim halindedir. Gelen uzay araçları Dünya'nın 12 farklı yerine iniş yapmıştır. Gelişme kaydeden ülkeler diğer ülkelere açıklama yapmaktadır. Uzay araçlarını imha mı etmeli yoksa iletişim halinde mi kalınmalı?

Gerçek ise uzaylılar üç bin yıl sonrasını görebildikleri için gelecek felaketin farkındadırlar ve yardım istemek için yeryüzüne iniş yapmışlardır.

Film hiç sıkmıyor kendini izlettiriyor bana kalırsa. Bilimin gücünü bu filmde de rahatça görebileceksiniz. Uzaylılar amacına ulaşabilecek mi çalışmalar sonuç verecek mi? Film sizde de merak uyandırdıysa hiç kaçırmayın derim.

IMDb puanı 8/10. Hakettiğini düşünüyorum tavsiyem kesinlikle izleyin :)

Yazımı beğendiyseniz +1'lemeyi ve blogumu takip etmeyi unutmayın desteğinizi bekliyorum :)

13 Ağustos 2016 Cumartesi

Adsense Feed İçi Reklam Birimi Kodu

Seviyor Sevmiyor / She Was Pretty (그녀는 예뻤다)


Herkese merhabalar!!

Merhabalar dizikolikler, merhabalar ekran başından ayrılmayanlar, merhabalar Kore hayalleri kuranlar vs vs herkese merhabalar!!

İlk dizi yorumum olacağı için haliyle heyecan doluyum. Demledim çayımı ve nihayet oturdum  bilgisayarın başına. Güzel mi güzel heyecanlı mı heyecanlı, sahnelerini birbirinden ayırmadığım  herbiri birbirinden tatlı oyunculara ve diyaloglara sahip iki dizi üzerinde konuşacağım bugün.  Ne yapmış bizim caanım senaristlerimiz? Yeni bir uyarmalamıymış bu sefer ki? Tam isabet!! 

Uyarlamalara önyargılı yaklaşırdım bir zamanlar. Neden senaryo alınıyor? Bizim ülkede senaryonun  okulu yok mu? Neden kendi farkımızı koymuyoruzda dünya bizi konuşmuyor? 
Neden? Neden? vs vs 
derken çok sevdiğim bir kore dizisinin uyarlamasına denk geldim geçen günlerde. Laf arasında fazla  türk dizisi izlemediğimden birkaç bölüm sonrasında yakalayabildim bu diziyi. 

Üniversite hayatım sebebiyle maalesef ki televizyonla arama çekmiş olduğum kalın perdeyi nihayet  yaz tatilinde aralama fırsatı bulmuşken denk geldiğim bu uyarlama dizi bir hayli ilgimi çekti. Hele ki  Kore versiyonunu yeni bitirmişken, damağımda kalan tad bir kaç yıl sürsün umuduyla izlemeye  devam ettim( Bakarsınız kavak yelleri style uzun ömürlü bir dizi olur ehuhuhe)

Efendime söyleyeyim diziyi izliyorum bölüm sonuna mı geliyoruz? Sonrasında kendimi birden  youtube’da buluyorum. Hani şu birkaç dakikalık kesitleri kanal paylaşıyor ya! Farkında olmadan  hepsini tekrardan izleyiveriyorum.
 İşte o zaman anlıyorum ki bu dizi beni kendine çekmiş. 
Anlıyoruz ki senaristlik senaryo yazmadan ibaret değilmiş. 
Diğer bir mağrifet ise yazılan senaryoyu  ülkeler el verdiğince uyarlamak, içine bizlerden de bir şeyler serpiştirmekmiş.

 Mesela KÖFTE!! Anladınız siz onu :D Salyangoz yemektense köfte bizim için daha çok tercih edilesi  bir yemek türü.
İlk gördüğümde bi tebessüm yayılmıştı yüzümde. Hepiniz birlirsiniz ki Kore Dizilerinin meşhur  yemekleri ve içecekleri her diziye konu olmuş, arkadaş ortamında içmeler veya lezzetini merak  ettiğimiz yemekler dizilerde baş göstermiştir.
 ( Bakarsınız bizlerde bir gün iki çubuk arasına  sıkıştırdığımız kimchiyi yerken
오오오오 맛있어!! deriz) 

Tabi kültürler farklı damak zevkimiz farklı. Bu sebeple Türkler ne yer ne içer ne yapar bu tür  durumların uyarlamalarının yapıldığı sahneler oldukça ilgimi çekiyor :) Bu da küçük bir ayrıntı diyerek söze devam edeyim.
Gel gelelim üç haftadır yayınlanamayan dizimiz pek fazla yol katedememiş  olsa da değinebileceğim birkaç konu var elbette. Tuttuğum notlarla ve paylaşacağım resimlerle  sizleri bölüm başına götürüp şöööyle bir beyin fırtınası yaptıracağım. 
İki dizi arasında sahne  karşılaştırmaları yaparak biraz da yüzünüzü güldüreceğim.
 Yani öyle umuyorum.
Öhmm.. Efenim şimdiden şöyleyeyim mavi renkli cümleler SPOİ içeriklidir.
 İzleme zevkinizin  kırılmaması adına bunu önceden belirtmem gerektiğini düşünerek, izlemeyi düşünenlere dizinin  kore versiyonunu da şiddetle tavsiye ediyorum.! 
Yoksa siz daha izlemediniz mi?

(capsler seviyorsevmiyorfanpage instagram sayfasından alınmıştır.)

Başlıyoruz efenim..

Dizi Adı : Seviyor Sevmiyor / She Was Pretty (그녀는 예뻤다)

Başroller:
Zeynep Çamcı(Deniz) - Hwang Jung Eum(Kim Hye Jin)
Gökhan Alkan(Yiğit)- Park Seo Joon(Ji Sung Joon)
Gonca Sarıyıldız(İrem) - Min Ha Ri
Yiğit Kirazcı(Tuna) - Choi Siwon(Kim Shin Hyuk) >> Super Junior üyesi( Biasım kalpkalp)




Dizinin konusu:
Tombul, çirkin ve çevresi tarafından pekte kabul görmeyen bir çocuk olan Yiğit, nihayet birisi  tarafından fark edilir ki bu kızımızda sınıfının en güzeli, en alımlısıdır. 
Etrafı oldukça kalabalıktır.  Kısacası döneminin popüler kızlarından birisidir. Aralarında geçen arkadaşlık zamanla masum  çocukluk aşkına döner. 
Çocuklukta biriktirdiği anılar ikisininde zihninde yaşamaya devam eder ki  yıllar sonra bağlantıları kopmuş olsa da, farklı yerlerde yaşamak zorunda kalmış olsalarda, 
anılar unutulmaz 
ve Yiğit’in Deniz’e ulaşma çabasıyla dizimiz asıl konusuna giriş yapar.

Yiğit’ten aldığı maille ağzı kulaklarına varan Deniz, 
Yiğit’in buluşma talebini heyecanla, büyük bir  mutlulukla kabul eder. Ve parkta buluşmak üzere sözleşirler. 

Deniz’in gördüğü kilolu birinin sırtına atlayarak tabiri caizse döverek sevdiği adamın ani tepkisiyle  aslında Yiğit’in o adam olmaması oldukça hoşuma giden sahnelerden biriydi.
 Kilolu olsun veya  olmasın, çirkinliğin dibine vursun yine de aynı sıcaklığı Yiğit’e hissettirekcekti belli ki. 
Yılların getirdiği dostluk ve masum aşkın kazandırdığı bu boyut, 
sahneyi şeker mi şeker göstermemiş miydi sizce de??

Evet, sonrasında kızımız anlar ki o şahıs Yiğit değildir. 
Bunun üzerine ikili telefonda bir görüşme  yaparak buluşma yerine adım adım yaklaşırlar. 
Deniz, elinde telefonla kendisine yürüyen Yiğit’i  görünce donakalır. Çünkü karşıdan gelen kişi Yiğit olmaktan çıkmış, 
adeta yürüyen bir meteor  parçasına dönüşmüştür.



 Deniz şaşkındır ne yapacağını bilemez ne diyeceğini kestiremez. 
Ve bu  sahnede Yiğit, Deniz’i tanımayarak yanından geçip gider. 
Sonrasında Deniz vefat a dostlar. 
Kıyamam  kendisini çirkin ördek yavrusu gibi hisseder.
 Yıllar geçtikçe Yiğit efsanevi bir değişim geçirmişken,  geçen yıllar Deniz’in güzelliğini de alıp götürmüştür. 



Burada değinmek istediğim bir konu var. She was pretty’i izleyenler bilir. Başroldeki kız için  çirkinleştirilmek üzere ne çabalar harcandığını, 
gerçekte kızın bebek yüzlü olduğunu, alımlı yüz hatlarını vs vs. 
Kill me Heal Me’ye bakarsanız kızımızın gerçek güzelliğini görebilirsiniz.

 Zaten dizinin sonralarında bu güzellik vukuu bulur ama buna şimdi 
değinmeyeceğimi belirterek konuma dönmek istiyorum.
 Koreli yapımcılar başrolü ciddi manada değiştirebilmişken,
 Türklerden de bu çabayı beklerdim  doğrusu. Deniz hala güzel! Bence hiçte çirkinleşmemiş. Hatta tatlı mı tatlı bir bayan olmuş.
 Saçları  kabarık olmasına rağmen bakımlı görünüyor.
 She Was Pretty’de ki kızın saçının doğal kabarık  olduğunu sanırdınız o dereceydi. 
Bu yüzdendir ki verilen bu çabayı esgeçemiyorum. 
Ayrıca giyim konusunda Hye-Jin vasattı. Evet arkadaşlar dehşetti. Jackson pantolonundan tutun alt üst giydiği ne varsa rolüne  yakışmıştı. Fakat Deniz’in tarzına baktığımızda hayal kırıklığına uğradım.
 Çünkü ben dizi boyunca  karşımda hep güzel bir Deniz gördüm. Umarım bizi daha büyük bir şoka uğratırlar demekten kendimi alıkoyamıyorum. Durum budur.

Tek kusurumuz bu olsun! Diyerek söze devam ediyorum.

Yiğit’in son halini gören Deniz, kendinden utanarak Yiğit’in karşısına çıkmaya cesaret edemez. Ah!  O da ne ki? Bir çıkış yolumu varmışmış?
Evet, tam da öyle olduğunu düşünür ve ev arkadaşını arayarak yardım ister. İrem’den istediği şey  şudur. BUGÜNLÜK BENİM İÇİN DENİZ OL...


İrem zar zor ikna olur ve Yiğit’in karşısına çıkar. Yiğit, İrem’i Deniz sanar ve İrem’e sarılır. Arkadaşının  zor durumda olması sebebiyle kabul ettiği bu rol İrem’i fazlasıyla germiş ve şaşkınlığa uğratmıştır.  Yiğit’i çocukluktan tanıyordur İrem’de Deniz gibi. 
Fakat sadece tanıyordur, ne bir yakınlık ne bir ilgi.  
Bu büyük değişim İrem’i de şoka uğratmıştır.
Olanları uzaktan izleyen Deniz için durum daha zordur. 
Günlerdir hayalini kurduğu buluşmayı şuanda uzaktan izlemektedir.
Çıkarın mendilleri :’(


***

Deniz, İrem’e ne yapması gerektiğini anlatır ve İrem artık yurtdışında yaşayacağını Yiğit’e söyler.  Kaybetme duygusunu yeniden yaşayan Yiğit’in elinden pekte bir şey gelmez. 
Deniz ve İrem her şeyi  ayarlamışlardır ve mail olsun telefon olsun İrem ve Yiğit’in ilişkisini kesmek üzere bu çareyi  düşünmüşlerdir. 
Artık Yiğit İrem’i, yani Deniz’i yurtdışında bilmektedir. 
Her şey rayına oturdu sanılır bir süre. Deniz depresyonunu yaşar ve sonuna gelir.
 Bir iş bulmak için  mülakatlara başvurmaktadır. 




Mülakat sahnesi oldukça komikti :D Kore versiyonuna göre daha farklıydı ve güzeldi. 
Türklerin elinden çıkma olduğu için oldukça hoşuma gitmişti. I’m fashion Killer!
***



Bu süre içerisinde olanlar olmuş ve kaza ara Yiğit İrem’in çalıştığı otelde İrem’i tanıyarak oyunu  bozmuştur. İrem yalanların üstüne yeni yalanlar ekleyerek geri dönüş yaptığını ve aslında bugün  kendisini arayacak olduğunu söyler.
 Olayı tatlıya bağlarlar fakat İrem bu durumdan kurtulmak için  derhal Deniz’le konuşması gerektiğini düşünür.
Gel gelelim ki , kader bu ya hani! 
Deniz’in kabul edildiği moda şirketinde Yiğit üst seviye bir çalışandır. 
Her şey Deniz için daha da  zorlaşır artık. 
Tanınmamak üzere sarf ettiği çaba ve girdiği komik durumlar Yiğit’in nefretini  kazanmasına yol açar.
Stajer! 



İsmini bile söylemez Yiğit. Stajer diye hitap eder. Deniz ismini çok görmüştür ona çünkü. Tiksinmiştir Deniz’den. Zavallım ne kadar da üzülüyordu.
***

Deniz’de Yiğit’e her geçen gün daha da gıcık olmaktadır ve konusu evde her açıldığında adeta çılgına dönerek yaşadıklarını İrem’e anlatmaktadır.
 İrem bir türlü ortam bulamamıştır Deniz’le konuşmaya.  Yiğit’in İrem’i gördüğünden haberi olmamıştır Deniz’in.
Bir gün daha. Hayır bugün değil. 
Bir sonraki görüşmemizde Yiğit’e her şeyi açıklayacağım diye diye  aşık olmuştur İrem Yiğit’e.
Arkadaşına ihanet ettiğini düşünmektedir, acı çekmektedir. 
Öte yandan, Yiğit kendisine ilaç gibi  gelmekte ve üzüntülerini alıp götürmektedir. Bocalamanın sonunda malesef ki aşık olmuştur Yiğit’e.

İrem ne zaman gerçeği söyleyecek? Yiğit’in Deniz’e olan nefreti hangi boyuta ulaşacak? 
Kim kimin  elinde kalacak? Kim gülecek kim ağlayacak? Yeni bölümlerde neler olacak?
Hepimiz merakla beklemekteyiz.

Kore versiyonu gibi devam edecek olursa hakkını vermeliyim ki mükemmel bölümler bizleri bekliyor. 

Şimdi sizlere hoşuma giden bazı sahneleri aktaracağım.



Ahahhaha burası gülmekten yerlere yatmalık.
Deniz ve Tuna’nın tanışma sahnesi.
 (Tuna şirkette çalışan başka bir elemandır. Kendisini sonraki  bölümlerde de sıkça göreceğiz. Deniz ile yakından ilgilenmektedir.) 
Tuna eğilir ve Deniz dengesini  kaybederek yeri boylar. Yerde beyaz bir diş görünce ağzını tutan Deniz yakınmaya başlar.
Tuna ise  yerdeki dişi alıp ağzına atar. Immmmah! Naneli diş! Sakızdan başka bir şey değildir tabi ki :D


Sonrasında Deniz’in aceleci tavrı Tuna’nın ilgisini çeker. Deniz’i uzaktan süzerken bir bakar ki o da ne?
Michael !

Siyah kısa pantolon ve beyaz çoraplar.
Bundan sonrasında Deniz’in takma adı Michael olarak kalır.
(She Was Pretty'de Jackson'dur.)

***

Pekiii Deniz’in makarna saçları?



Çocukken saçlarını düzleştirmek için çözüm yolları bulan Deniz şimdilerde ise kendini salıvermiştir.  Yağmur yağdığında kabaran saçları küçük Yiğit’in gözünden kaçmamıştır.

Sonrasında ise birkaç kez şahit olur Deniz’in yağmurda kabaran saçlarına. Şööyle bir geçmişe  gidiverir kafası. Her ne kadar Deniz’den uzak olsa da sadece isim benzerliğinin olduğunu ve tanıdığı  Deniz’in yakınından bile geçemeyeceğini düşündüğü Deniz Aslan, ara ara Yiğit’in kafasında bazı  anıların canlanmasına sebebiyet vermektedir.

***



Bayıldığım capslerden birisi :D 
Namı diğer Tuncer abininde dediği gibi mantık insanı A noktasından B noktasına getirir ama halay her  yere ehuhheehu

***



Böyle bir sahne yoktu sanırım She was pretty’de.
İrem, tanınmamak için kılık değiştirir :)

***


Tuna fırsat buldukça Deniz’i sıkıştırır fakat Deniz hiçte taviz vermez. Ne alakası var??

***





Bunlarda dizideki tatlış dostluklar.
 İrem ve Deniz  /  Min Ha Ri ve Kim Hye Jin

***




Pekalası gıcık olmuyor muyuz Yiğit Beyimizin Deniz’e çektirdiklerine? 
Masumiyeti yüzünden okunan Deniz pek bi üzülür bu duruma. Kız haklı ne yapsın :(

***


Bu da dizimizin önemli bir noktası. Gizlenen Kız tablosu. 

Önemini de tekrardan hatırlacak olursak; küçük Yiğit yapboz oynarken küçük Deniz yanına gelir ve  konuşmaya başlarlar. Tabloda gizlenen bir kızı farkeder Deniz.
 Anlar ki dans eden çifti uzaktan izliyor ve yanlarına gidemeyerek ikinci kız olarak kalıyor. 
Başrol olamıyor erkek için, yan rol oluyor hayatta. 

İleriki bölümlerde bu tablodanda çokça söz edileceğini düşünüyorum.
 Yan rol olarak mı kalacak yoksa başrolümü kapacak boşrolün yükünü kaldırabilecek mi
 hep birlikte göreceğiz.

***


Çılgın mı çılgın tarzıyla Asena’mız!
Go Flamingo Tarzı
Diğeri de The Most farkıyla :)

***



Ahh şunu esgeçemeyeceğim. Dizinin Kore versiyonunda ki Tuna yani Shin Hyuk. 
Her zaman ki tatlılığı ve espirileriyle ortamı farklı bir havaya sokan, 
Hye Jin’i daima güldüren karakterimiz.

***

Onun içinde az üzülmedim doğrusu. 
İlerleyen bölümlerde Hye Jin’ e kaptırıyor gönlünü ve ikinci  erkek olarak kalıyor. Masum bakışlarını, gitme deyişlerini unutamam. 

Ayrıca TEN’in Shin Hyuk olmasına ne demeli?
 Tahmin etmiştim fakat yöneticinin yeğeni olma  ihtimali de vardı soy adından kaynaklı.
 Dizinin sonunda şaşırtmak amaçlı elinde kalem çeviriyor ve  yönetici de elinde kalem çevirirken müdür yardımcısı olacak kişi 
yani yöneticinin yeğeni tanıtım amaçlı sahneye çağırılıyor.
 Dedim aha tamam bu bizim Shin Hyuk.
Sonrasında beklenmedik bir isim çıkıyor sahneye. 
Ve yönetici kendi kendine mırıldanırken elindeki  kalemin Shin Hyuk’tan bir hediye olduğunu anlıyoruz. Hoşçakal hediyesi. Ten’den bir hediye.

***

Değinmek istediğim diğer sahne budur arkadaşlar.



Açıkçası ben burada Deniz’in rol yeteneğini Hye Jin’inin yeteneğinden
 daha çok beğendim. Yerinde  buldum diyelim. Hatırlarsınız Deniz sarhoştur ve yanında Tuna vardır. Yiğit’i arayarak her şeyi itiraf  edecektir. Gözlerindeki acıyı gördünüz mü?
Özlem, kin, nefret. Hepsi anlaşılabilecek türden sergilenmiş.
 Alkışa layık doğrusu.

Bu sahneyi görmek için sabırsızlanıyorummmm!
Sıcacık dakikalar bizleri bekliyorlar la lay lay lala
Seviyor Sevmiyor ekibinin güzel bir iş çıkaracağına eminim :)
***
(Altta spoi var dikkat!)






Stajyer kartını kaybeden Hye Jin’in üzülmesine karşın kahramanımız Sung Joon
 kartı tezekler içinden bulur hahahha
Öyle yerde denk geldiğini falan söyler ama Hye Jin kartını tam öpecekken buna engel olur.
 Öyk. İyiki  engel olur :D
Sonrasında hatırlarsınız bunlara eziyet çektiren teyze beliriverir.
 Bilirsiniz ki Sung Joon cüzdanını  unuttuğu için ve Hye Jin’in hesabında yeterli para olmadığı için yedikleri yemeğin hesabını  ödeyemezler ve rehin olarak tutulurlar.
 Baya bi çalıştırmıştı teyze bizim ikiliyi :D
İşte teyze beliriverir dedik ya hani. 
Sonrasında Sung Joon'a bakar ve der ki..... 
Tezekleri niye eşeledin? afsdhgvsjhbdskjcbdskjc 

***



She Was Pretty’de Hye Jin Sung Joon’u motosiklet ile havaalanına yetiştirmeye çalışır,
Seviyor  Sevmiyor’da ise Deniz Yiğit’i tekne ile.

Tabi bundan öncesinde Yiğit’in maşallahlık dikkatsizliği
( ya da tabletine verdiği dikkati diyelim)  sebebiyle Deniz sorularına bir türlü yanıt alamaz. 

Defalarca sormasına rağmen cevap alamadığından yanlış havaalanı yoluna girerler. 
Sonrasında Yiğit bunu farkedince fazlasıyla azarlar Deniz’i. Gururu  kırılır tatlı kızımızın.


***
Tam ta tam ta tamm



Bilirsiniz ki puzzle parçalarından biri Deniz’dedir.
 Gelecekte karşılacağız ve bunu bana sen vereceksin demiştir Yiğit Deniz’e. 
Fakat kaybetmiştir Deniz puzzle parçasını. Sonra bi bakar yerde!
Tuna durumu anlar ve dans bahanesiyle Yiğit’e yaklaşarak puzzle parçasının üstüne basar.
 Sonrası ise... O zaman dans!

***

Hönkürürüm amaa :D



Paris moda haftasına uygun bir makyaj aman didim!!
Kızımız Deniz daha fazla eleştirilere maruz kalmak istemez.  
Çünkü  Go Flamingo tarzına yakışmıyordur!  Asena Hanım’ın söylediklerine kulak vermiştir nikayet fakat o da nesi ?!
Kafasındaki kanarya yuvasına ne demeli :D

***


Deniz’in talihsizliği her sahnede kendini belli eder böylece.
***


Bu da She was Pretty’den abartısız sakalın en çok yakıştığı adamdan.
Her zaman tuhaf tuhaf konuşarak ve espirileriyle ortalığı dağıtarak kazandı kalbimizi
 ponçik Shin Hyuk 



Fotoğrafı mahvettin sahnesi. Tipini sevsinler
***



Yiğit’in Deniz’e(Deniz sandığı İrem’e) verdiği manidar şemsiye. İçinde tablonun resmi var. İrem’de  Deniz’e verir ve Deniz kullanmaya başlar. Yiğit’in aklını bulandıran sebeplerden biri de budur.  Tesadüflere arık daha sık rastlamaya başlar Yiğit.

***



Bildiniz! 
Deniz’in kardeşi. Bu sebepten az daha yakalanacaktı Deniz.
Çok fazla ağır bir üslup kullanmıyor mu sizce de ablasına karşı? 
She Was Pretty’de de böyleydi. Ah bu kızlar!

She was pretty demişken, orada bu sahne bu kadar uzun çekilmemişti. Seviyor Sevmiyor’da Deniz’in saklanma sahneleri oldukça eğlenceliydi.

***

Bunlarda hoşuma giden diğer sahneler.




Deniz Yiğit’in şemsiyesi olmuştur artık.


Umarız ki olmaya da devam eder.

*****


Evet arkadaşlar nasıl buldunuz yorumlamamı? 
Bayılarak izlediğim Kore dizisinin Türk uyarlaması çıkmışta izlemeye devam etmem mi? 
Yarını sabırsızlıkla bekliyorum :)
Yan roller olsun baş roller olsun hepsi birbirinden sıcak ve rollerinin hakkını veriyor hepsi.
 Dergi çalışanlarından tutunda küçük oyunculara kadar herkes.
Anlatmak istediğim değinmek istediğim o kadar çok sahne var ki. Ama biri bana dur demeli :D

Iıı şey mesela, 3 ay içinde derginin geleceği durum vs vs uff tamam sustum 


Unutmadan.. 

(SPOI)


Burasının tatlışlığının, bizi içine çekmesinin, yüzde yansıttığı şapşirik gülümsetmeye ne demeli?
She Was Pretty’ de son sahne.



Hücum! 가시오다!!

Sizlerde yorum yazarak en beğendiğiniz sahneleri bizlerle paylaşabilirsiniz.
Şimdilik hoşçakalın İyi haftasonları!

[Capsler için seviyorsevmiyorfanpage instagram sayfasına çok teşekkürler. 
Kullanıma izin verdikleri için minnettarım :) ]